Şimdi bu “bazen” kelimesi, yazan veya yazar, hemen herkesin diline pelesenk olmuş bir kelime olduğundan mıdır bazen bu kelimeyi kullanmayı bayağılaşmak gibi değerlendirişim. Yoksa ama-ları bitmeyen yazarlardan herhangi biri oluşumdan mıdır, bazen bu kelimeyi kullanmayı tercih edişim, bilmiyorum.
Şunu biliyorum: İnsan, sosyoloji ve psikoloji mikroskoplarında ortak davranışları gözlemlenebilir bir varlık olmasına karşılık, her birinin derinliği farklı, renkleri farklı ve genel tanımlara sığmayacak kadar komplike.
Bu yüzden “bazen” kelimesini kullanmak zorunda kalıyoruz; neredeyse her zaman! Bu yüzden bazıları ne saçmaladığımızı merak ederken bazıları da “evet budur” dercesine onaylıyor bizi. Ben de bu defa bazen değil; çoğu kez bu yüzden yazıyorum yazılarımı, demek istiyorum. Önce kendimi anlamak, sonra birbirimizi anlamanın vereceği hafifliği yaşamak için.
Anlamak…
O halde soruyorum: “Anlamak bir vasıf değil, ortak duygunun mahsulüdür” dersem sen ne dersin?
A) Bazen
B) Çoğu Kez
C) Her zaman
D) Hiçbir zaman
Bir tahminim olmakla birlikte cevabı ben de bilmiyorum. Soruyorum…
Zaman, kişi, koşullar anlamayı ve anlaşılmayı öylesine etkileyebilir ki işte bu yüzden e şıkkı: herbiri. Bu net olmamak, hayatla pasif güreşmek değil bana göre reel yaklaşım..
Anlamak için çok fazla parametre var ve bunların ortaklık göstermesi neredeyse imkansız yani. Olabilir evet…
Zaten problem de bu değil mi? Anlamamak, anlaşılamamak…
Problem bu evet. Tartıştığımız şey de çözüm değil mi?
“Anlamak bir vasıf değil, ortak duygunun mahsulüdür.”
Aslında hem giriş hem gelişme ve hem sonuç olacak bir cümle.
Gayet açık. Bir o kadar da derin. Devamında uzun cümlelerin kurulduğu, sigara külünün uzayıp unutulduğu türden.
Anlaşılmayı beklemek için önce, aynı suda yüzmek, çırpınmak ya da boğulmak gerektiğini düşünüyorum ki aksi halde sırıtıyor. Sen suda çırpınırken onun güneşlenmesi gibi.
👍 Yorum için teşekkür ederim.