Bazıları Vakit Kaybıdır - Zaman Kaybı İnsanlar Üzerine Köşe Yazısı
BAZI ŞEYLER

Bazıları Vakit Kaybıdır – Zaman Kaybı İnsanlar Üzerine Köşe Yazısı

Hayatımızdaki herkese vaktimizden verdiğimiz için bu konuyu veya konuya ilişkin bazı kabulleri değerli buluyorum. Zira “kabul” meselesi, genel olarak psikolojide önemli olduğu gibi, bu başlık için de önemlidir. Bazı insanların vakit kaybı olduğunu anlamak, “olsun, ondan da bir şeyler öğrendim” şeklindeki züğürt tesellisinden daha öncelikli bir kabul olmalı zannımca.  

*Züğürt Tesellisi: Kötü sonuçlanmış bir işte, çok önemsiz iyi bir yan bularak sevinme (TDK)

Elbette geçen zamanda bir şeyler öğrenmişizdir ama aynı zamanı çok daha güzel şeyler öğrenerek geçirebileceğimiz gerçeği de yakamızı bırakmaz. Gerçeğin özelliğidir; halı altına süpürünce yok olmaz. O halde bazı gerçekleri neden halı altına süpürmeye çalıştığımızı tartışalım mı? 

İnsan psikolojisini göz ardı etme lüksü olmayan pazarlama uzmanları bunu iyi bilir: Müşteri genellikle, ihtiyacına yönelik farklı ürünler arasında kararsız kalıp birini satın almayı tercih ettikten sonra en ideal ürünü satın aldığına inanmaya başlar. Bunun örneklerini çevremizde çok rahat görebiliriz. Arkadaşımız, satın aldığı telefonun diğer telefonlara göre eksilerinden değil, artılarından bahsetme eğilimindedir. Çünkü bu tercihini anlamlı kılmak ister. Anlamlı kılma meselesine geçmeden önce bir örnek daha vermek istiyorum:

Sizin de çevrenizde network marketing gibi saadet zincirinden esinlenilmiş iş modellerini savunanlar olmuştur. Esasen kullanıldıklarını, vaat edilen çıkarları sağlayamadıklarını gördüklerinde (gerçekle yüzleşmeleri gerektiğinde) ise hatayı kabul etmek yerine, kendilerinin yeterince işle ilgilenmediği için kazanamadığını, aslında iş modelinin tıpkı önceden savundukları gibi mantıklı bir model olduğunu savunmaya devam ederler. Aksi halde “akılsızlık” yaptığını kabullenmek zorunda kalırlar ki bu da insanın kendini suçlamasına sebep olan, dolayısıyla rahatsız eden bir duygu durumudur. Oysa kabullenmek, suçlu hissetmeyi gerektirmez. “Denedim ve zaman kaybettim” diyebilir insan. 

Şimdi, geçen zamanı veya tercihlerimizi anlamlı kılma konusuna geçebilirim sanırım. Zamanı anlamlı kılmak, sağlıklı ve huzurlu bir yaşam için oldukça önemlidir. Öte yandan şunu da sormak istiyorum: Yaşandığı an itibariyle anlamlı olmayan bir zaman dilimini sonradan anlamlı kılmak mümkün müdür? Kişisel cevabım “evet” olsa bile anlam arayışımızın gerçeklikten uzak veya zorlama olmaması gerektiğini düşünüyorum. Hatta geçmiş zamanı anlamlı kılmanın tek yolunun, gerçeklerimizle yüzleşmekten geçtiğini iddia ediyorum; onları halı altına süpürmeden… Biraz da ilişkilerimiz üzerinden tartışarak burayı açalım: 

Yaygın bir söylem ve kabul olarak mutluluğun sonuçlarda değil, süreçlerde saklı olduğunu biliyoruz değil mi? Mesela birinin değişmesini umarak geçirilen vaktin zaman kaybı olduğunu neden inkar edelim? Birinin değişmesini ummak bizim hatamız da olabilir; karşı tarafın gelişime kapalı olup kimse için değişmeme konusundaki inadından kaynaklı da olabilir. Oysa gelişim, değişimi de gerektirir. Kendimiz için değişmeliyiz, gelişmeliyiz. Bu davranış, gereksiz yere kendinden ödün vermeyle karıştırılmamalıdır. 

Bunu yaparken, kendimizi eleştirme konusunda gereksiz suçlayıcı ve acımasız tavırlar içinde olmamalıyız elbette. Zaten bir suçlu aramaya gerek yoktur. Keza yaşadığımız tatsız anılar için birilerini suçlamayı da sağlıklı bulmuyorum. Hepimiz, doğru – yanlış tercihlerimizle yaşıyoruz. Öte yandan bir konuda akılsızlık ettiğimizi kabullenmek, genel olarak akılsız biri olduğumuzu kabullendiğimiz anlamına gelmez değil mi? Sadece o konuda bir akılsızlık etmişizdir. İnsanız ve hata yapabiliriz. İşte, kabul konusu burada devreye girmelidir ve yıpratıcı olmamalıdır.

Tabii ki tecrübe edinmiş olduk. Tabii ki yanlış tercihlerimiz, bir sonraki tercihimizin daha isabetli olması adına kıymetli ama öncelikle onun yanlış bir tercih olduğunu ve bize büyük vakit kaybettirdiğini kabullenmek şartıyla. Kabullenmeyip züğürt tesellisi arıyorsak, aynı hatayı tekrar yapma eğiliminde olduğumuzu düşünürüm.

Geriye dönüp baktığımızda, ömrümüzden uzun ya da kısa bir zaman ayırdığımız kişiyle, mutlu anlardan çok, mutsuz anlarımız aklımıza geliyorsa, mutsuzluklar sayıca fazlaysa şunu kendimize itiraf edebiliriz:

“Evet onunla geçen bilmem kaç yılım çok daha anlamlı, mutlu, huzurlu geçebilirdi. Tercihim hatalıydı veya tercihimin hatalı olduğunu fark ettikten sonra bile yıllarca uzatmaları oynamak hatalıydı. Akılsızlık ettim.” 

Şimdiki zamanı değerlendirdiğimizde ise biriyle yaşadığımız mutlu anların, mutsuzluklardan çok daha fazla olduğunu görüyorsak, gelecekte çeşitli nedenlerle ilişkimiz bitse bile “birlikte çok güzel anlar yaşadık” diyebileceğimizi düşünüyorsak, bu konuda kendimize karşı dürüst olduğumuzdan eminsek, zamanı an itibariyle anlamlı kılıyoruz demektir. Hatta bu durum, geçmiş zamanı anlamlı kılmak için, gelecekte düşüncelerimizi manipüle etme ihtiyacı hissetmeyeceğimizi müjdeler. O halde şunu söyleyebilir miyiz?

Zaman; sonradan yüklenecek anlamlara muhtaç bırakılmadan, evvela yaşandığı anda anlamlı olmalıdır. Kabul etmek gerekir ki bazıları vakit kaybıdır.
Bünyamin Kapıcıoğlu

Anlatmaya Üşendiklerimi Yazıyorum
MiskinAdam


Yeni yazılarımı Instagram'da duyuruyorum. Takip et, iletişimde kalalım ✔️

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yeni yorumları e-posta aracılığıyla bana bildir. Ayrıca yorum yapmadan da abone olabilirsiniz.

Bu yazı ilgini çekti mi?

Yeni yazılarımı Instagram‘da duyuruyorum. Takip et, iletişimde kalalım ✔️