Blog Yazarı (Blogger) Olmak mı, YouTuber Olmak mı? | MiskinAdam
BAZI ŞEYLER

BLOG YAZARI OLMAK MI, YOUTUBER OLMAK MI?

Bu metnin gelişme bölümü için güzel cümleleri aklımda tutarken giriş bölümünü yazmakta çok zorlanıyorum. Her şeyden önce, “yazar olmak” denildiğinde ne anladığımız çok önemli. Yahut, illa bir sıfata sahip olmak gerekmez. “Yazmak” denildiğinde ne anladığımızı da konuşabiliriz.

Bu yazı, YouTube camiasina açılmış bir savaş değildir. Şayet bu, basit ama önemli bir konu.

Ne idiği belirsiz bir yazıyı okumaktansa ne olduğu belli bir videoyu izlemeyi elbette tercih ederim. Öte yandan, ne idiği belirsiz bir videoyu izlemektense ne olduğu belli bir yazıyı okumayı elbette tercih ederim.

Aslında bu yazı, “yazar mı yoksa video içerik üreticisi mi olsam?” diye bocalayanların veya bu iki mesleği birbiriyle mukayese edenlerin, sağlıklı karar vermesine yardımcı olma umuduyla yazılmıştır. Genellikle bloggerların bu ikilemde kaldığını düşünürsek, blog yazarlığından YouTube’a transfer olma düşüncesini, yazar penceresinden ele alalım.

Tartışmanın buralara kadar gelmesine sebep olan trendler öylesine önemsiz ki, bu önemsiz ayrıntılardan doğan önemli bir tartışmaya giriş yapmak zor oldu.

Neymiş Bu Önemsiz Ayrıntılar?

yazar olmak

  • Kitaplar eskisi kadar okunmuyormuş.
  • Bloglar eskisi kadar okunmuyormuş.
  • İnsanlar, bir bilgiyi okuyarak öğrenmekten ziyade, izlemeyi tercih ediyorlarmış.

Bunlar, istatistiksel olarak doğru fakat değerlendirme yönünden kocaman yanlışlar!

Birileri, bu yargılara nasıl vardılar? Hemen söyleyeyim:

Özellikle ekonomik kaygıları olan toplumlarda para, asla önemsiz bir ayrıntı olmadı. Olamaz da zaten. Haliyle bizler ya hobilerimizden para kazanmak zorundayız ya da hobilerimizi bir kenara bırakıp para kazandıracak işler bulmak zorundayız.

Zorundayız Ama…

Aması şu: Artık sanayi devriminin başlarında değiliz. Bir üretim bandında, makinenin yaptığı işin tamamlayıcısı olmayı kabullenemez olduk. İnsani açıdan da bir makine gibi çalışmamız beklenemez. Konforlu bir iş, daha genel tanımıyla konforlu bir yaşam alanı istiyoruz. Bunu başarmak istiyoruz.

O halde ayna karşısına geçip şunları sormamız gerekiyor:

  1. Ben, hangi konuda uzmanım?
  2. Hiçbir konuda uzman değilsem, daha az kas gücüyle daha çok parayı nasıl kazanırım?

Heh işte, şimdi düğümler çözülüyor!

Başarının göstergesi para olunca, başaramayanların algısı değişti. İşin içine kolay para girdi. Başarı, sayılarla ölçümlenir oldu.

Ve Bu Ateşi Harlayan Bazı Olaylar Gerçekleşti!

youtuber-olmak

Bir yazarın kitabı 10 bin adet satılırken; bir YouTube videosu 10 milyon kez izlendi. Yüzlerce bilgi verici yazıdan oluşan bir blog sitesi, yılda 3-5 milyon kez okunurken, toplum adına ne ürettiği çok da önemli olmayan bir YouTube videosunun, paylaşıldığı hafta 10 milyon kez izlendiği oldu.

Peki Bu Neyi İfade Eder? 

A) Başarıyı sayılarla ilişkilendirenler için, Yotube’da içerik üreterek başarıya ulaşmanın, yazı yazarak başarıya ulaşmaktan daha kolay olduğunu ifade eder.

B) Başarıyı sayılarla ilişkilendirmeyenler için, hiçbir şey ifade etmez!

Nicelik ve nitelik farkını anlatmaktan usanmayacağım.

  • Nicelik: Sayılabilen ve ölçülebilen değerleri ifade eder.
  • Nitelik: “İyi” veya “kötü” gibi, göreceli değerleri ifade eder.

Her şeyden önce neye başarı dediğimizi sorgulamamız gerekir?

Eğer kendimize karşı objektif olamıyorsak şunu da yapabiliriz: Yaptığımız işlere kimlerin “başarılı” deyip, kimlerin “başarısız” dediğini sorgulayabiliriz.

Nasıl mı?

İnsanlık tarihiyle aynı yaşta olan ve iletişimin temeli olan dilden bahsediyoruz. Sözcüklerden bahsediyoruz. İletişimden bahsediyoruz. Bu konularda uzmanlaşmak ile dönemin internet trendlerinden herhangi birinde uzmanlaşmak aynı şey mi? Biri elma ağacı; diğeri sadece elma.

Konu içerik üretimiyse, her açıdan dile ihtiyacımız olduğu bir gerçek!

Video içerik üreticilerinin de önce yazmak zorunda olduğunu veya ürettikleri içeriği yazıyla pazarlamak zorunda olduğunu ne çabuk unuttuk? Belki de hiç fark etmedik.

Evet, koca bir film seti kurulmadan önce ortada çekilecek filmin senaryosu olması gerekir. Bu senaryoyu, kurgu ve yazım yeteneği olan birileri yazar.

Bir YouTube videosu çekilmeden önce briefler yazılır. Kurgu yazılır. Küçük senaryolar yazılır.

Doğaçlama videolar da konumuza dahil tabii ki. Diyelim ki metin yönünden hiçbir hazırlık içermeyen, doğaçlama gelişen bir videodan bahsediyoruz. Bu videoyu yayınlarken, başlığından açıklamasına kadar yine metin yazmak gerekir. “Bunda ne var ki?” demeyin. Mesleğim yazarlık olduğu için biliyorum: Sınırlı karakter alanında yazı yazmak, uzun metin yazmaktan daha zordur.

YouTube gibi dünyayı sarsan bazı yenilikler, bu yeniliğe ilk adapte olan kişilerin hayatını değiştirir. Bu doğru.

Fakat:

Arz-talep eğirisi doğru zemine oturmaya başladıkça, bu yeni alanda, yeni içerik üretenlerin, dinozorlardan sıyrılması için temel becerilere sahip olmaları beklenir.

Eğer dinozor değilseniz, cep telefonunuzun ön kamerasını açıp doğaçlama çektiğiniz videoları, milyonlarca insana izletemezsiniz artık. O videonun arkasında güçlü bir kurgu aranır. O kurguyu, yaratıcı birinin düşünmüş veya yazmış olması gerekir.

Şimdi tekrar soruyorum:

Yazar Olmak Denildiğinde Aklınıza Ne Geliyor?

Yazar olmak, herhangi bir alanda, yazınsal yapıtlar üreten kişi olmaktır.

Bakın, burada bir sınırlama yok. Yazarlığı sadece blog veya basılı kitaba sahip olmak gibi, dar bir çerçeveyle sınırlandırmamak gerekir.

Yazılı iletişim, bilginin filtre edilmiş halidir. Sesli konuşmaya kıyasla yazılarda gereksiz veya boş bölümler elenir. Parazit cümleler, zaman kazanma cümleleri, istemsizce konunun dışına çıkıp tekrar konuya dönme çabaları yoktur. Bunlar, yazının üretimi esnasında sadece yazara zaman kaybettiren unsurlardır. Tek bir yazar vakit kaybeder ancak içeriği okuyan binlerce insan zaman kazanır. Kitapları da değerli kılan bu değil midir?

Filmlerdeki diyalogları keyifli kılan, bu diyalogların daha önceden yazılmış (planlanmış) olması değil midir?

Kitapları çekici kılan, bilgenin günlük konuşma diliyle 10 yılda anlatabileceği konuları, belli bir filtreden geçirerek 200 sayfada anlatabilmesi değil midir?

Çünkü yazı, bilginin filtrelenmiş halidir.

Yani: Dil ölmeden yazı ölmez.

Dolayısıyla: İnsan yaşamı devam ettiği sürece dil ölmez.

Sonuç olarak: Yazı (dil) ile iletişim kurma becerisini, sosyal medya trendleriyle karşılaştırıp buradan bir sonuca varmaya çalışmak, bariz vizyon hatasıdır. Yazı yazmayı seviyorsanız ve bu işi ciddiye alıyorsanız, dönemsel trendlerin motivasyonunuzu baltalamasına izin vermeyin.

  • Yazarlık bitiyor
  • Yazarlık mesleği öldü
  • Yazar olmanın bir kıymeti kalmadı

Ve bunlara benzer klişe serzenişlere kulak asmamalısınız.

Yazar olmayı hedefleyen birinin, “YouTube’da çok para varmış, YouTube’a mı geçsem?” demesi, yazar olmayı değil; sadece para kazanmayı hedeflediğini gösteriyor. Ne istediğini bildikten sonra bu, iyi bir tercih olabilir.

Sürdürülebilirliğe önem verenler için söylüyorum: Yerinizde olsam, hangi alanda daha kalıcı olabileceğimi düşünürdüm.

Blog yazmak, geniş yazarlık tanımının bir parçası ve genellikle başlangıcıdır. Sonrasında şunları yapabilirsiniz:

  • Reklam metni yazmak
  • Sosyal medya içeriği yazmak
  • Vlog senaryosu yazmak
  • Reklam senaryoları yazmak
  • Mobil uygulamalar için ekran metinleri yazmak
  • Web site ve uygulamalarda kullanıcı deneyimini iyileştirmek için yazmak
  • E-mail pazarlama için içerik yazmak
  • SMS veya anlık bildirim metinleri yazmak
  • Kurumsal iletişim metinleri yazmak
  • Köşe yazısı yazmak
  • Haber, basın, bülten içerikleri yazmak.
  • E-kitap yazmak
  • Basılı kitap yazmak
  • Film senaryosu yazmak
  • Dizi senaryosu yazmak
  • Şarkı sözü yazmak

Yukarıdaki işleri, yazıyla iletişim becerisi yüksek olan insanlar yapıyor. Felaket senaryolarını bırakın. Dil ölmeden, yukarıdaki iş alanları ölmez. En fazla evrilirler. Tıpkı insanlar gibi.

Şayet olayı sadece blog yazarlığından ibaret görüyorsanız evet, YouTube’a transfer olmanızda hiçbir sakınca yok bence. Samimi söylüyorum. YouTube içerik üreticiliğinden başlayıp bir gün medya patronu olabilirsiniz. Kendinizi tamamlama arzunuz bu yöndeyse neden olmasın?

Sadece, ikisi farklı şeyler ve tercihimizi yaparken, canımız neyi istiyorsa veya hangisinde çok para varsa ona göre karar vermek yerine; becerilerimiz hangi alana daha uygun, buna göre karar vermek lazım.

Tabii, kendimizi hangi alanda gerçekleştirmek istediğimiz de önemli.

Maslow-un İhtiyaçlar Hiyerarşisi piramit

Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi

Geçenlerde, kalemi çok güçlü bir blogger arkadaşım, şunu sormuştu: “1 milyon takipçisi olan YouTube hesabına karşılık, tüm blog yazılarını siler miydin?”

Sizce?

Aşağıda kolayca yorum yapabileceğiniz bir alan var. Yorumlarınızı bekliyorum.

MiskinAdam 


Yeni yazılarımı Instagram'da duyuruyorum. Takip et, iletişimde kalalım ✔️

8 Yorum “BLOG YAZARI OLMAK MI, YOUTUBER OLMAK MI?

  1. Begonvil Sokağı Reply

    Aslında Hızlı Adam’ın da sahasına girmişsin, blog yazan ve yazma serüvenini basamaklayan herkese faydalı görüşler.
    YouTube hem içerik hem görsel kurgu ile senkronize ve kaliteli değilse kalıcı ve kayda değer değil. O yüzden ciddi ve zor iş. Ama her mecranın herkese imkan tanıdığı dijital platformlarda kimi şansını deniyor kimi hevesini alıyor kimi de arşivlik kayıtlar çekiyor.
    Yazmak hatta yazmanın öncesinin ve sonrasının sağladığı birikim ve keyif apayrı.
    Selamlar..

    1. miskinadam Post author Reply

      İşte, dikkatli bir okur 👏🏻 Evet, yazıyı yayınlamadan önce HızlıAdam’da mı yayınlasam yoksa MiskinAdam’da mı yayınlasam diye düşündüm. Sonra, bunun biraz daha yoruma dayalı ve tartışmaya açık bir düşünce yazısı olabileceğini düşünüp MiskinAdam’ı tercih ettim.

      Senin yorumundan sonra şu aklıma geldi: Eğitim sistemimiz nasıl ki herkesi mühendis, doktor, hukukçu olmaya zorlasıysa, sosyal medya trendleri de yeni nesli bir yere doğru sürüklüyor. Oysa kalıcı olan sosyal medya trendleri değil; bireyin kendi becerisidir. Yazmak… Bu önemli bir beceri ve blog olmaz, başka bir yer olur ama yazıya ihtiyaç var. Yazma becerisi olan bireylere ihtiyaç var.

      Başarı; doktor, avukat, hukukçu veya YouTuber olmak değildir 🙂

  2. I'Hakan Reply

    Ben blog yazmaya yeni başladım sayılır ama yazmanın zevkini hiçbir şey veremez bence, 1 milyon abonem olacağına 1 kişi yazılarımı severek okusun yeter.

    1. miskinadam Post author Reply

      Evet, aslında cevap basit. Yazmayı sevdiğim için YouTube takipçim değil; yazılarımı okuyanlar olsun, isterim.

      Tabii, soruyu soran arkadaşımın da yazmayı çok sevdiğini bildiğim için, aslında neyi sorguladığını biliyorum: Demek istiyor ki, ekonomik kaygılarımızı da işin içerisine katarsak, 1 milyon abone demek; gelir potansiyeli yüksek bir kanala sahip olmak demektir. Yüksek gelir potansiyeline karşılık yazılarından vazgeçebilir miydin?

    1. miskinadam Post author Reply

      Aslında bu konuda taraf olmaya gerek yok. Yazımda da anlatmak istediğim şuydu: Kişi, kendi becerilerine ve beklentilerine göre mecrasını seçmeli. Kimileri için YouTube doğru mecra. Kimileri içinse blog doğru mecra.

    1. miskinadam Post author Reply

      Konumuz bu olmasa da şunu söylemek istiyorum: Bir üretimin kolay olduğu sanrısı, genellikle o alanda üretmeyen kesime aittir. Ben YouTuberların kolay yoldan para kazanmadıklarını biliyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yeni yorumları e-posta aracılığıyla bana bildir. Ayrıca yorum yapmadan da abone olabilirsiniz.

Bu yazı ilgini çekti mi?

Yeni yazılarımı Instagram‘da duyuruyorum. Takip et, iletişimde kalalım ✔️