Kimin dost kimin yabancı olduğunu merak etmem çünkü bu çok net bir ayrımdır bana göre. Dost olarak genellediğim yakınlık seviyesini sevgili, eş, arkadaş, kuzen veya sizi sevdiğine inandığınız herhangi biri olarak da düşünebilirsiniz. Kim acı konuşur kim tatlı konuşur birlikte karar verelim mi?
Bazı yazılarımdan parçaları bir araya getirip bu konuyu kısaca toparlamak istiyorum. Örneğin “Sevgi Yeter mi? Sevgi Her Şeyi Çözer mi?” başlıklı yazımda “saygı” tanımını ikiye ayırmış, tanımlardan birinde karşımızdakine müdahale etmemek, diğerinde ise fikirlerine değer vermekten bahsetmiştim. Yani birini mecburi saygı olarak, diğerini ise hayranlığa dayalı saygı olarak tanımlamıştım.
Saygının olmadığı ilişkilerin sağlığını tartışmamıza gerek yok sanırım. Mesafeli ilişkilerde bunlardan biri yeterli olabilir ama yakın ilişkilerde, tanımladığım her iki saygı türüne de ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Aksi durumda dost veya yakınlık tanımlarını sorgulamak gerektiğine inanıyorum.
Çok kıymetli dostlarım var. Çok sevdiğim ve çok sevildiğim oldu. Hepsinin ortak yönü şuydu: Ben karşımdakinin bir takım güçlü yönlerine hayrandım, karşımdaki de benim bir takım güçlü yönlerime hayrandı. Madem öyleydi, bu beğenimizi dile getirmekten çekinmemeliydik. Çekinmedik. Fakat her zaman böyle olmadı. Bazı dostluklar –veya yakınlıklar– zaman içerisinde rekabete dönüşebiliyor.
Bu konuya da “Seninki Sevgi Değil Hınç. Hınçla Sevilmez – Küstahlık Affedilir mi?” başlıklı yazımda değinmiştim. Hatırlatayım: Herkesin takdir ettiği güçlü yönlerimizi bazen en yakınımzdaki hafife alabilir. Çünkü o kişi için artık ulaşılabilir olmuşuzdur veya bizle rekabete girmiş olabilir. Bu her zaman böyle olur, demiyorum. Aksine, bazen böyle olabilir, diyorum. Karşımızdakinin aşağılık kompleksini tetiklediğimizde eleştirmeye veya yargılamaya başlayabilir.
Oysa eleştirmek ve yargılamak en basitidir. Dostlarımızdan en basitini değil, içerisinde düşünme mesaisi gerektireni bekleriz: Anlamak…
Evet, dostun acı konuşmaktan daha öncelikli görevi anlamaya çalışmak değil midir?
Aynı şekilde dosttan rekabete girmesini değil, yanımızda olmasını bekleriz değil mi?
Dolayısıyla sürekli bizi eleştiren veya yargılayan yakınlarımızın “dost acı söyler” sloganıyla bu durumu normalleştirmesine müsaade edemeyiz. Evet “dost acı da söyler” ama oradaki “da” ekinin anlamı ve önemi büyüktür bence. Her zaman acı söyleyene dost denmeyeceği gibi sırf acımasızca konuşuyor diye kimseyi de dost kabul edemeyiz.
Bana kalırsa dost bazen acı konuşurken çoğu kez tatlı konuşandır. Bizi motive eden, başarımızı gören, takdir eden, hakkımızı veren, bizden güzel sözlerle bahseden, kendimizi suçladığımız konularda bile önce bizi anlama gayretinde olan ve bunları sık sık tekrar edendir asıl dost. Asıl sevgili de budur, asıl eş de budur, asıl kuzen de budur.
Kısacası, “seni seviyorum” sözünün uygulamalı anlatımı budur bence.
Peki ya sence sevgili okur?
Anlatmaya Üşendiklerimi Yazıyorum
MiskinAdam
Bir cevap yazın