Hayatı Kaçırma Hissinden Kurtuluş - MiskinAdam
PSİKOLOJİK

Hayatı Kaçırma Hissinden Kurtuluş

Geçtiğimiz yıl “Hayatı Kaçırıyorum Hissi” başlıklı bir yazı yayımlamıştım. Neden bu hisse kapıldığımızı detaylı açıklamış, çözüm bulursam paylaşacağımı söylemiştim. Kendi sorunumu net bir şekilde çözdüm ve aynı durumdaki okurlara yardımcı olabileceği için şimdi paylaşıyorum. 

Çok kısa özet geçmek istiyorum: Hayalini kurduğumuz hayat ile yaşadığımız hayat arasındaki fark; engellenme, çatışma ve sıkışmışlık duygularıyla bizi daima rahatsız eder, demiştik. Psikologlar, bu duyguların ağır depresyonlara sebep olabileceğini söylüyorlar zaten. Daha detaylı bilgi edinmek isteyenler “Hayatı Kaçırıyorum Hissi” başlıklı eski yazımı okuyabilir. Sayfamda var. Şu an okuduğunuz yazımda ise bu histen kurtulmayı tartışıyoruz:

Tanımları hatırlattığım gibi, örnekleri de çok kısaca hatırlatmam gerekir: Örneğin; güzel sanatlar okumanız gerekirkek hukuk bölümü okuduğunuz için şimdi mesleki tatminsizlik yaşıyorsunuz. Ya da erken yaşta evlenmişsinizdir ve şimdi kendinizi evliliğe ait hissetmiyorsunuzdur. Başka bir örnek: Başka şehirde yaşamak istiyorsunuz fakat düzeniniz mevcut şehrinizde olduğu için artık değiştiremiyorsunuz. Son örnek: Aile bağlarınızı önemsiyorsunuz, kopmak istemiyorsunuz. Öte yandan aileniz hayatınıza müdahale ettiği için önemi tartışılmaz olan özgürlüğünüzden taviz vermek zorunda kalıp, sıkışmış hissediyorsunuz. Bu gibi örnekleri çoğaltabilirsiniz. Bütün bunlar ne zaman son bulacak diye şikayet ederken, haklı olarak hayatı kaçırdığınızı düşünebilirsiniz. 

Böyle durumlarda genellikle birilerini suçlarız. Belki haklıyızdır. Gerçekten de yaşadığımız huzursuzluğun sorumluları vardır. Nitekim suçluyu tespit etmek, suçlamak veya sitem etmek çözüm değildir. Sadece tespittir. Peki, çözüm ne? Şimdi onu açıklıyorum naçizane: 

Bu durumun iki farklı çözümü var. İkisi de sağlıklı çözümler fakat hepimiz eşit şartlara sahip olmadığımız için, hangisini uygulayacağımız da bize kalmış. Elbette her seçimin kendi içerisinde zorlukları olacağını unutmamalıyız. Çözümler:

  1. Kabule Geçmek
  2. Konfor Alanından Çıkmak 

Sağlıklı Bir Şekilde Kabule Geçmek Nedir? 

Kendi gerçeklerimizi kabullenip onlara rağmen huzurlu olmanın yollarını aramaktır. Örneğin ülkemizin ekonomisi kötüyse her gün ekonomiden şikayet edip tabiri caizse “ağlayarak” koca ülkenin ekonomisini değiştiremeyeceğimizi kabul etmek gerekir. Eleştirmeyelim, demiyorum dikkat edin. Gerçeği gördük, eleştirimizi yaptık, şimdi sırada “mevcut şartlar altında ben ne yapabilirim?” sorusuna yanıt aramak olmalı. Bu örneği diğer örneklerle birleştirebilirsiniz. Mutsuz bir evliliğim var fakat çeşitli nedenlerle boşanamıyorum. Öyleyse mutsuz evliliğime rağmen nasıl huzuru bulabilirim? 

İpucu: Yarın o evliliği sonlandıracak imkanlara sahip olmak için bugün harekete geçmek ve bu hedef doğrultusunda çabalamak, seçeneklerden yalnızca bir tanesi olabilir. Başka bir çözüm: Kabul, evliliğimde sorunlar var ve bu sorunları onarabilir miyiz? Denemek lazım. Belki çift terapisi belki karşılıklı uzlaşma hali… 

Demek istediğim: Problemin varlığını kabul etmemiz önemli. Problemin ağlamakla geçmeyeceğini kabul etmemiz de önemli. Konfor alanımızı terk edemiyorsak mevcut alanı nasıl daha konforlu hale getirecebileceğimizi düşünmek de bir o kadar önemli. Elimizden geleni yaptığımız halde işin içinden çıkamıyorsak geriye ikinci seçenek kalıyor. 

Sağlıklı Bir Şekilde Konfor Alanından Çıkmak Nedir?

Kontrolcülüğü bırakıp hayatın sürprizlerine, değişime ve yeniliğe açık olmakdır. Elbette “Kara Murat benim!” nidalarıyla bir yola çıkmaktan veya kişisel gelişim şarlatanları gibi yalnızca inanmanın yeterli olacağından bahsetmiyorum. Neyi neye tercih ettiğimizi hatırlayalım istiyorum. Konfor alanında kalmak kolayımıza geldiği için tercih ediyor olabilir miyiz? Aslında kolayı tercih etmek hiç de mantıksız değildir. Öte yandan kolay zannettiğimiz tercihin aslında en zor tercih olduğunun farkında mıyız? Çünkü belirsizlikten korktuğumuz için katlanmayı tercih ettiğimiz hayat, sıkışmışlık olarak karşımıza çıkar ve birinci çözüm işe yaramıyorsa asla yakamızı bırakmaz. Bununla yaşamaktan daha zor ne olabilir?

Şu endişeyi de anlıyorum: Tamam huzursuzum ama konfor alanımdan çıktığımda ya daha huzursuz olursam? Peki, sevgili okur, sürekli aynı şeyleri deneyip farklı sonuçlar beklemek ne kadar mantıksızsa hiçbir şey yapmadan bir şeylerin değişmesini beklemek de o kadar mantıksız değil midir? 

Şimdi kendi deneyimlerimden bahsedeyim. Ben, evliliğimde ciddi problemler olmasa da kendimi o evliliğe ait hissetmediğim için konfor alanımdan çıkma cesareti gösterdim. Elbette maddi-manevi kayıplarım oldu. Üstelik telafi etmesi kolay kayıplar da değildi. Peki şimdi huzurlu muyum? Sadece şimdi değil; boşandığım günden itibaren öylesine huzurluyum ki her gün “iyi ki” demekten kendimi alamıyorum. Benzer bir örneği 2016 yılında yaşamıştım. Pazarlama üzerine iyi bir kariyere sahip olmama rağmen yaptığım iş beni tatmin etmiyordu. Her geçen gün çekilmez hale geliyordu. İlkokul üçüncü sınıftan beri yazan-çizen biri olarak, bunlardan birinin beni mutlu edeceğini biliyordum. 

Bir gün mevcut işimi, o an maddi-manevi imkanları çok daha kısıtlı olan bir işle değiştirip, başka firmada içerik yazarı olarak işe başladım. Şimdi ne diyorum biliyor musunuz? İyi ki! Artık mesleki alanda da çok daha huzurluyum. 

Biliyorum; başardıktan sonra konuşması kolay oluyor. Henüz konfor alanından çıkamayanlar için durumların ne kadar karışık ve zor olduğunu da biliyorum. Fakat insan psikolojisine olan merakıma, araştırmalarıma ve bizzat kendi deneyimlerime dayanarak şunu hatırlatmayı da faydalı buluyorum: Ortada huzursuzluk veren bir problem varsa önce problemin varlığını kabul etmeli. Her şeyin bir bedeli olduğu gibi, huzurun da bir bedeli olduğunu kabul etmeli. Madem bedel ödemek gerekiyor, ya o bedeli ödemeli ya da ağlamaya bir son verip mevcut şartlarda huzurlu olmanın yolu aranmalı. Keza şikayet etmek, bizimle aynı acıları yaşayan birilerini bulup yalnız olmadığımızı düşünmek, ağlamak, hep birlikte ağlamak veya birilerini suçlamak hiçbir sorunu çözmüyor, çözmeyecek. 

Tercih bizim. Tercih sizin. Tercih senin; sevgili okur. 

Anlatmaya Üşendiklerimi Yazıyorum
MiskinAdam


Yeni yazılarımı Instagram'da duyuruyorum. Takip et, iletişimde kalalım ✔️

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yeni yorumları e-posta aracılığıyla bana bildir. Ayrıca yorum yapmadan da abone olabilirsiniz.

Bu yazı ilgini çekti mi?

Yeni yazılarımı Instagram‘da duyuruyorum. Takip et, iletişimde kalalım ✔️