Akvaryumdaki Balıktan Mektup | Deneme Türü Örneği | MiskinAdam
KISA ÖYKÜLER

Akvaryumdan Mektup Çıktı. İnanılır Gibi Değil Ama Gerçek!

Dikkat: Aşağıdaki mektup, maalesef, gerçek hayatta yaşanmış olaylara dayanmaktadır!

mektup-örneği

Sevgili Hizmetkârım;

Duygu dolu, dramatik bir mektup yazmak isterdim ancak sen bu mektubu okurken ben halen daha akvaryumda olacağım için, edebiyat parçalamanın lüzumu yok. Suyun içinden konuşarak derdimi anlatamayacağım; bari yazayım, dedim. Çünkü ne zaman ağzımı cama dayayıp anlatmaya kalksam ya fotoğrafımı çektin ya da üstten yem attın. 

Velhasıl-ı kelam: Endişelerim var, endişelerim! 

Bak, sen iyi birisin. Öyle olduğun içindir ki, akvaryum sarayımızdan daha büyük bir müştemilatı sana layık gördüm. Asla hakkını yemem. Yemlerimizi vaktinde verir, suyumuzu temiz tutar, ısıtıcımızın fişini hiç çekmezsin. Buna bütün akvaryum ahalisi şahittir. İnkâr eden balıklığından utansın! 

Hem senin bugüne dek, bile isteye hiçbir canlıya zarar vermediğini de bilirim; hayvanları çok sevdiğini de… 

Lakin bilmez olaydım! 

Benim ve ahalinin endişesi tam da bu yüzdendir. Hiç inkar etme, yıllardır dipdibeyiz. Eşine dostuna anlattığın tüm anılarını bilirim. 

Bak, alınmaca gücenmece yok. Açık konuşacağım:

Bu insan canlısının ergenliği nasıl bir halmiş ki, Allah, piranaların başına vermeye. Demek, lisede sevgilinden ayrılınca iki tane japon balığı alıp birinin adını Bünyamin, diğerinin adını Tuğba verdin öyle mi? Ulan varya sen bunu ilk anlattığında biz gülmekten akvaryumu birbirine kattık. Gerçi hatırlarsın: Kalkıp hemen yem vermiştin bize. Amacın neydi bilemedik ama sayende yedik, içtik, güldük. Tam yüzgeçlerimizi açmış, başımızdan eksik olma diye dualar ediyorduk ki devamını anlatmadın mı hikayenin! Yediğimiz yemler boğazımıza takıldı valla. Baban olacak herife bak sen. Demek, zavallı japon balıklar hep odada duruyor, gün yüzü görmüyor, he? Demek, şunları balkona koyayım da biraz güneşlensin, he? Yahu senin pederde kele sürülecek akıl yokmuş doğrusu. Ulan, japon balığı sıcak suda yaşar mı hiç? Öyle ceset toplarsın işte, fanusun içinden. 

Babanın hayvan sevgisi bizi endişeye sevk eder de her misafirliğe gelişinde zangır zangır titreriz. 

“Ulan bu adam şimdi bize merhamet edip kahvesini paylaşmaya kalkmasın!”

“İster misiniz şimdi akvaryumun mikrobu kırılsın diye kolonya döksün suya?” 

“Gürültüden kafamız şişti zannedip devirdaim motorunun fişini çeker mi?”

“Çeker mi çeker valla.”

İşte, babanın hayvan sevgisi bizi böyle vesveselere sevk eder. 

Hiç öyle abarttığımı falan söyleme! Geçen gün sarhoşluk suyundan içip eşinle geyikler gibi muhabbet ettiğinizde duymadım mı sanırsın? Bu arada, selam söyle Esra Hanım’a. Onun da az hizmeti dokunmamıştır bize. Senden iyi olmasın; kallavi hizmetçidir. Çok öpüyorum. 

Ne diyordum? 

Heh, anlattıkların… İti, köpeği, börtü böceği sevdiğin yetmedi de iguana getirdin eve öyle mi? Ne oldu sonra? Ne olduğunu sen benden iyi biliyorsun!

Ağzımı paspas edip akvaryum camlarına dayadığımda, fotoğrafımı çekmek yerine sözümü dinleseydin uyaracaktım seni. İyisi mi sen öyle Japonyalardan, Brezilyalardan, Amerikalardan hayvan getirme şu eve. Bunların el kitapçığı babanda yoktur. Ne bileyim; sığır getir, keçi getir, köpek getir ama öyle iguanaymış bilmem neymiş, aman diyorum bak! 

Esasen bunları demek için yazdım sana. 

Hazır elime mürekkep bulaşmışken şunları da söyleyeyim:

Neden bu akvaryumda melekler, moliler, çöpçüler, pegasuslar çift halindeyken ben yalnızım? Bu alçaklar, her gün nispet edermiş gibi, cayır cayır seks yapıyorlar karşımda. Bizimkisi can değil mi? Ne olsun istiyorsun? İlla gidip kuyruğum kadar olan molilere ya da çöpçülere mi halleneyim? Yapamaz mıyım sanıyorsun? Lütfen. Rica ediyorum bu meseleyi çöz! 

Az daha unutuyordum bak: Senin şu bacaksız oğlana da söyle, ikide bir cama vurup gülmesin. Gerçekten komik değil. Geçenlerde kendisine biraz sert çıktım, mazur görsün artık. Kötü bir şey demedim aslında. Al sana da yazayım neler dediğimi.

Dedim ki: 

Evladım, şu cama neden vuruyorsun yahu? Hadi vuruyorsun da neyine gülüyorsun; anlatsana biz de gülelim. Valla, armut dibine düşer derlerdi de inanmazdım. Senin baban, çok sevdiğinden cins cins hayvanları alır eve getirir. Deden olacak adam, hiçbirinin dilinden anlamaz da severken öldürür zavallıları. Baban sana her şeyi anlatmıyor ama ben pedagog balığı değilim; anlatırım! Misal, sizin iguana nasıl öldü bilir misin? Bilmezsin. Dinle o vakit: 

Senin bu deden, yine babanın evde olmadığı bir gün demiş ki “yahu bu hayvancağız talaşların içinde yaşıyor. Yıkandığını da görmedik hiç. Kaşınır durur zavallı. Şunu bir güzel yıkayayım da rahatlasın.” 

Sen şimdi diyeceksin ki, “ne var bunda? Dedem, hayvanı düşünmüş.” 

Ben de sana diyeceğim ki, bu çok düşünceli deden, tüysüz hayvanın şampuanla yıkanmayacağını da düşüneymiş ya madem; gebermeyeymiş zavallı!

Ayı yavrusunu severken öldürür, derlerdi de abartı zannederdim. Ne çektik ulan sizin sevginizden, ayı oğlu ayılar! 

Dediğim budur, sevgili hizmetkârım. Ne eksik ne fazla. 

Bir konu daha var ancak şu an yazamayacağım. Baban geldi. Akvaryuma balık kepçesi daldırıy…

Öyküleştirdiğim/hikayeleştirdiğim bu mektup hakkında düşüncelerini merak ediyorum. Aşağıda, kolayca yorum yapabileceğin bir alan var. Yorumunu bekliyorum.

MiskinAdam | Deneme Türü


Yeni yazılarımı Instagram'da duyuruyorum. Takip et, iletişimde kalalım ✔️

18 Yorum “Akvaryumdan Mektup Çıktı. İnanılır Gibi Değil Ama Gerçek!

  1. Emre Reply

    Son derece keyfili bir yazı olmuş. Tebrikler. Daha önce okumadıysan biraz Selahattin Duman makalelerinden okumanı tavsiye derim.

    1. miskinadam Post author Reply

      Teşekkür ederim. Tavsiye listemde var. Aziz Nesin’i ve Ferhan Şensoy’u tavaf edeyim, Selahattin Duman’a ve Murat Menteş’e mercek tutacağım 🙂

  2. Begonvil Sokağı Reply

    :)) Ne çekiyorlar bizim elimizden, bir de bilmeden yaptıklarımız var ki evlere şenlik. Kediler köpekler zaten insan gibi ama balığın kuşun sözüne de kulak vermek lazım arada bir. İnsanın sonradan bakışı değişiyor, ama sadece hayvanlara değil hayata bakışı değişiyor neredeyse. İşin üzücü tarafı insanlardan bulamadığımız samimiyet ve sadakati onlar da arıyor ve buluyor oluşumuz..
    İlk eve balık aldığımızda bir kara diğeri turuncuydu, kara olan ertesi gün öldü ama diğeri çok inatçı çıktı, o zamanlar 4 yaşlarında olan küçük kızım sık sık sudan çıkarıp avuçları içinde balığın kafasını kendine döndürüp bakıp bakıp yerine koyuyordu:) O balık içinden eminim bana saydırmıştır..
    Bu hikayeyi oğlun okudu mu? O yazsa neler yazar acaba?
    Çok keyifli okuma oldu, teşekkür ederim, selamlar..

    1. miskinadam Post author Reply

      Maalesef öyle, sevgimizden kaynaklı olsa da bazen eziyet ediyoruz hayvanlara. Hayvanın samimiyeti konusunda sana katılıyorum ama sadakati konusunda insanla mukayese etmek istemiyorum. Hayvan, sorgusuz sadakat gösterir. İnsan, her daim sorgulamalıdır bence. Keza bir partinin, bir görüşün, bir liderin aşırı sadık fanatikleri, birer olumsuz örnektir.

      Hayvanları ve çocukları daha çok “masum” oldukları için severiz, gibime geliyor. Yani onlar suç işleyemez. En fazla hata yaparlar.

      Kızınla benim ortak yönümüz varmış. Ben de küçükken köyde ikamet ediyorduk ailece. Dereden yakaladığım balıkları suda yaşatmaya çalışırdım ve sık sık elime alıp severdim 🙂 Dere balığı dirençli oluyor, ölmüyor ama akvaryum balığını eline alırsan cinayete teşebbüs sayılır 🙂

      Oğlum okuma bilmiyor, henüz 6 yaşında ama onu sürekli uyarıyorum. Cama vurduğunda pegasuslar kaçışıp kafalarını sağa sola vuruyorlar. Ben, kendim okuyayım bunu oğluma. Bakayım ne der 🙂 İyi fikir verdin valla.

      Biraz uzun bir yorum oldu kusura bakma. Yorumuna aynı özenle yanıt vermek istedim.

      Sevgiler.

  3. Çağrı Mustafa Alkan Reply

    Çok güldüm ama gülünecek pek bir tarafı da yok gibi. Yok yok, bence direkt gülünecek bir yazı. 😊 Babana mektup gönderip, “Seni tanımak istiyorum yiğidim, beni ara” yazacak bir tropik canlı icat olunana kadar böyle hikayeler okumaya devam edeceğiz galiba. 🐠🦎

    1. miskinadam Post author Reply

      Yani şimdi hakkını da yiyemem pederin. En son onun sayesinde 17 tane balığı ölümden döndürdüm. Suyunu yenilediğim akvaryum yeterli sıcaklığa ulaşmadan balıkları içine atınca hepsi ters döndü. Hemen babamın, derede yakalayıp yavrulamak üzere olduğunu fark edince hayata döndürmek istediği balıklara uyguladığı fizyoterapi geldi aklıma 🙂 Hepsini ideal sıcaklıktaki bir kaba alıp, kuyruklarından tutarak yüzmelerine yardım ettim. Ters dönüp hareketsiz kalan balıkları, 1 saat fizyoterapi sonucu hayata döndürdüm. Hepsi turp gibi şimdi 🙂

  4. Melhuzat Reply

    Sevgili Miskin Adam,
    Her zamanki gibi harika bir yazı olmuş. Keyifle bir çırpıda okudum. Ha bu arada, oruçluyken iftara kadar zaman geçirmek adına sürekli bloglardaki yeni yazıları okuyorum.
    Daha sık yazman dileğimle.

    Sevgilerimle, Melhuzat.

    1. miskinadam Post author Reply

      Merhaba @Melhuzat, yorumun benim için moral vericiydi. Birazdan bir yeni yazı daha yayınlayacağım 🙂

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yeni yorumları e-posta aracılığıyla bana bildir. Ayrıca yorum yapmadan da abone olabilirsiniz.

Bu yazı ilgini çekti mi?

Yeni yazılarımı Instagram‘da duyuruyorum. Takip et, iletişimde kalalım ✔️