Bir çılgınlıktır gidiyor: Kimseye güven olmazmış, herkes vefasızmış, kimse için hiçbir şeye değmezmiş, insanlar kötüymüş…
Böyle ucuz serzenişleri kimden duysam “varlığının sorumluluğunu alamayan” biriyle muhatap olduğumu düşünmüşümdür!
Size, her şeye rağmen iyi kalabilmeyi başarmış Alaybey amcayı kısaca anlatmadan önce savunduğum bir düşünceyi hatırlatayım: Değişim, bireyin kendisinden başlar. Biz değişirsek toplum değişir.
İyi İnsan Olmak
“İyi insan” olarak tanımladığımız insan özelliklerine başta kendimiz sahip olmalıyız. Bu çabamız, toplumu değiştirme çabamızdan çok daha anlamlı olsa gerek. Çünkü sen değişirsen dünya değişir… Sen sorumsuzsan hiçbir şey değişmez!
Ama senin dünyanda değişmez. Sorumluluk sahibi insanların dünyası daima değişir, güzelleşir.
Alaybey amca, “20 Saniyede Yüzleşme Testi” başlıklı yazımda altını çizdiğim gibi, toplumdaki asıl hastaların hasta (!) ettiği birisi. Dolayısıyla kendini toplumdan izole etmek zorunda hissetmiş, öte yandan topluma faydalı birey olmaktan hiçbir zaman vazgeçmemiş birisi. Anlatayım:
Alaybey amca, hepimizin berbat bir şekilde etkilendiği coğrafyada; kibrin, kıskançlığın, hurafelerin, dedikodunun, münafıklığın, riyakarlığın, güç savaşlarının hüküm sürdüğü topraklarda yalnızlığı tercih etmiş, bedelini ise tüketmek zorunda kaldığı antidepresanlarla ödemiş bir köylü. Atatürk’ün tasvirine uyan “halkın efendisi” kıvamındaki nadir köylülerden birisi.
Onu tanığım günden beri ve babamın anlattıklarından bildiğim üzere, mucit birisi. Elektronik eşyalara olan ilgisi, köyün tüm elektronik problemlerine çözüm üreten, köyün aranan insanı olmasına sebep olmuş. Kendine yaptığı atölyede daima alternatif çözümler üreten, elli yaşını aşkın olmasına rağmen problem çözmeye devam eden, yalnızlığı dibine kadar yaşadığı hayatında fidan yetiştiren, yetiştirdiği fidanların topraklarda yeşermesine aracılık eden, geri dönüşüme uygun hurdaları toplayan, Anadol marka kamyonetiyle köylünün nakliye işlerine koşan, çevreye ve doğaya saygılı, kimseye zararı olmadığı gibi tamamen faydası olan, tüm bunlara rağmen yalnızlığı tercih eden,
öte yandan kendisini yalnızlığa sürükleyen insanlara karşı kin kusmayan, yanına gittiğinizde çayını-çorbasını içip muhabbetinden ve güler yüzünden nasiplenebileceğiniz, erdemli bir birey. Özellikle “birey” kelimesinin altını çiziyorum çünkü sosyal izolasyonda olmasına rağmen kimseye muhtaç olmayan, kendi ayakları üzerinde durabilen ve kendine yetebilen bir amcamız…
Peki, bizler birer Alaybey amca değilken veya Alaybey amca gibi, erdemli bir insan olma yolunda çabalamazken “insanlar şöyle-böyle” diye serzenişleri kendimize hak görebilir miyiz?
Belki şikayetçi olduğumuz insanlardan çok da farklı değilizdir. Ne dersiniz?
Velhasıl değerli olan, her şeye rağmen iyi kalabilmek; iyi olduğumuza ikna olabilmek için somut sonuçlar sunabilmek değil mi? Değerli olan, her şeye ve herkese rağmen Alaybey amca gibi olabilmek değil mi?
İnsanlar Kötü mü? Yoksa Kötü Olan Ben miyim?
Öte yandan çoğumuz bir insan; sıradan birer insan değil miyiz? Bazen düşünüyorum da kimi kime şikayet ediyoruz? İnsanlar şöyleymiş-böyleymiş… İnsanlar kötüymüş de biz çok iyiymişiz sanki…
Hepimizin çocukluktan kalma çatışmaları var. Bunları çözmek için içe dönüp kendimizi anlama yolculuğuna çıkmıyorsak, okuyup araştırmıyorsak, zayıf yönlerimizle yüzleşip onarmaya çalışmıyorsak, gerektiği yerde profesyonel destek veya fikirlerine güvendiğimiz birinden yardım almıyorsak, zaaflarımızla, kusurlarımızla cesurca yüzleşmiyorsak, tüm bunları yapmak dururken, insanlar kötüymüş diye artık hiçbir şey yapmıyorsak, kısacası varlığımızın sorumluluğunu almayıp sürekli insanlardan şikayetçi oluyorsak, kusura bakmayalım ama bize söylenecek tek bir söz var:
“Hadi oradan sen de!”
Şayet bu yazının daha fazla insan tarafından okunmasını isteseydim, okuru bir yüzleşmeye davet etmek yerine, okur adına sözcülük yapıp kimler olduğu belli olmayan bir grup insana nefret kusmayı tercih ederdim. Okuru savunup diğer herkesi suçlayan içeriklerin çok okunduğunu biliyorum. Fakat burası öyle bir sayfa değil sevgili okur. Burada, varlığının sorumluluğunu almaya çalışan büyük bir azınlık olduğumuzu düşünüyorum. Hoş geldin 🤝
selam Bünyamin, ne kadar basit ve güzel bir şekilde özetlemişsin. İçeriklerini okumaktan büyük keyif alıyorum tebrik ederim.
Selam Tuncay. Beğenmene sevindim. Teşekkür ederim.