Sığır Gibi Yaşama Sanatı 🐄 Sosyal İzolasyon - MiskinAdam
PSİKOLOJİKSOSYOLOJİK

Sığır Gibi Yaşama Sanatı 🐄 Sosyal İzolasyon

Hiç öyle sağa sola saldıran eleştiriler yapmayacağım. Aksine, büyük bir keyifle yazıyorum bu yazıyı. Tartışmak istediğim bir takım düşünceler var. Şuradan birkaç tane “aa bana da aynısı oluyor.” diyen okur yakalasam hiç fena olmaz. Özellikle şehir keşmekeşinden sıkılan insanların hayali olan minimalist yaşam veya sosyal izolasyon konusunu konuşalım. Kimileri için bu bir bağ evi de olabilir.

Neyi, neden, ne kadar istiyoruz ve bu konuda sağlıklı düşündüğümüzden emin miyiz?

Geçenlerde Ekşi Şeyler’de, kendisine 10 yıl ara emeklilik veren bir ekşi sözlük yazarının deneyimlerini okudum. 80 bin TL birikim yaptıktan sonra işi gücü bırakıp köyüne, anasının babasının ocağına dönmüş. Mevcut birikimiyle 10 yıl çalışmadan yaşamayı planlıyor. Bunu başarmak için de neredeyse bütün harcamalarını kısmış, sosyal harcamaları tamamen kaldırmış, minimum beklenti ve minimum ihtiyaçlarla yaşamayı hedef belirlemiş. Anlattıklarına göre en ucuz tarifeli telefon hattının faturası dışında başka hiçbir sabit gideri kalmamış görünüyor.

Bağ, bahçeyle uğraşmadığını söylüyor. Hayvan beslemeyi de masraflı bulduğu için bunu da yapmıyor. Tamamen izole olmuş gibi. Yalnızca hayatta kalıyormuş gibi bir durum seziyorum.

Kendisi bu 10 yıllık sürecin adını “minimalizm” koymasa da tercih ettiği yaşam tarzı minimalizm ile çok bağdaşık görünüyor. Tabii, minimalist olmak konusunda sayısız felsefe üretebiliriz ama işi karmaşıklaştırma niyetinde değilim. Sadeleşmek, sade bir yaşamı tercih etmek diyelim kısaca.

Bakınca çok cesur bir karar gibi görünüyor. Şahsen ben öyle düşünmüyorum ama pek az insanın böyle bir şeye kalkışabileceğini düşünürsek “cesurca değil” demek de istemiyorum. Nihayetinde bir tercih ve kendince haklı sebepleri olan bir tercih. Saygım sonsuz. Ben daha çok, insanı böylesi radikal kararlara sürükleyen sebepleri düşünüyorum. Bunu biraz tartışalım istiyorum.

Başka bir ekşi sözlük yazarı, konu hakkındaki düşüncesini aşağıdaki karikatürle özetlemiş

Abartısız 15 dakika boyunca güldüm karikatüre. Bu düşünce bana ait olmasa bile olaya bu açıdan bakmanın da mümkün olduğunu kabul ediyorum.

Tam bu noktada bir tehlike sinyali beliriyor.

E pekii, “sığır gibi yaşamak” şeklinde tanımlanması mümkün olan sosyal izolasyona bizi sürükleyen sebepler neler?

Mesela bende; mesleki tatminsizlik, çevreye veya coğrafyaya karşı aidiyet duygusu hissedememe, ekonomik kaygılar, şimdilik düşünemediğim –düşünürsem buraya ekleyeceğim– diğer bir takım sebepler, “bundan sonra sığır gibi mi yaşasam?” düşüncesini tetiklemiyor değil!

Sonra düşünüyorum:

Bütün bu olumsuz hissiyatlar, toplumun bana uyguladığı bir işkence değil aslında. Tamam, “coğrafya kaderdir” ama her topluluğun da kendi içerisinde alt toplulukları var değil mi? Ait olduğum çevreyi bulamıyorsam, beni yeterince heyecanlandıran işi bulamıyorsam, gerekli yatırımları yapıp gelecek kaygımı yok edemiyorsam, burada benim de sorunlarım var demektir.

Mantıklı bir insan, problem çözme konusunda becerikli olur. Tüm bu olumsuzluklar birer problemse onlarla yaşamak yerine problemleri çözmek istiyorum.

Ve bazı şeylerle yaşamayı da kabul etmek gerektiğini, esasen bunun kötü bir şey olmadığını da savunacağım. Ne zaman? Yazının sonlarına doğru.

Hiç merak etmeyin, sizi “hırslı olmak, inanıp başarmak” gibi klişelerle sıkmaya niyetim yok. Keza “Miskin Adam” mahlasına ters düşer. 🙂

Sadece tartışalım istiyorum.

Sen ne düşünüyorsun?

Ben ne düşünüyorum?

Biz ne düşünüyoruz?

Sığırlıklardan Sığırlık Beğenmek Zorunda mıyız Mesela?

Maddi kaygılarımızı yok etmek ve miskince yaşayabilmek için bağdaki sığır olmak zorunda mıyız?

Sığır gibi yaşamamak için memelerinde süt sağım makinesi sabit takılı olan, aralıksız üreten başka bir tür sığır mı olmalıyız?

Bu işin bir orta yolunu bulmalı arkadaş!

Kaçmaya Gerek Var mı?

Bağ evine yerleşme temalı hayallerin çoğu bir tür kaçış olabilir mi? Birileri buna “tercih” diyebilir ama hangi şartlar altında tercih edildiğini iyi düşünmek lazım.

  • Metropolde trafik yordu, karmaşa-koşuşturmaca yordu da mı tercih edildi.

Yoksa,

  • Metropolde her şey güllük gülistanlıktı da doğa aşkı baskın geldi diye mi tercih edildi?

Bu arada, kaçmanın kendisi de bir tercihtir tabii.

Tercihlere saygım var ama benim de biraz sığırca bulduğum “sosyal izolasyon”a geçmemek lazım gelir, diye düşünüyorum. Yanılıyor muyum?

Çünkü insan komplike bir varlık. Birçok karmaşık duygularımız, dürtülerimiz, hazlarımız var. Bunları keşfettikten sonra hepsini yok saymak ne kadar mümkün? Kaçmak, kabuğuna çekilmek gerçekten çözüm olacak mı?

Tahmin ediyorum ki benim gibi problemlerine çözüm bulamayan –henüz bulamayan– binlerce insan vardır. Şu an, bu yazıyı okuyanlar da bunlardan bazılarıdır.

Arkadaşlar, bu ruh halini bazıları  “marjinallik” olarak satsa da bunun sadece kendini kandırmaca olduğunu düşünüyorum. Bırakalım kibir kasmayı da probleme dönelim tekrar.

Bu tür düşüncelerle savaşan insanların kafasında şu soru sıkça belirir:

“Anormal olan ben miyim?”

Tam da böyle sorularla yoğrulduğum şu dönemlerde aşağıdaki TEDx videosu bana iyi geldi. Size de iyi gelebilir diye paylaşmak istedim. Sempatik bir adam, güzel bir sohbet. İzleyin mutlaka!

Tıpkı psikolog Ferhat Aydın‘ın da dediği gibi, bazen problemin çözümü, yatağın ayaklarını kesmek kadar kolay olabilir. Yine Ferhat Aydın’ın dediği gibi, normlara uygun olmamak her zaman bir problem olmayabilir.

Benim buna eklemek istediğim, herkesin kendi anormalliğine/normalliğine uygun diğer insanları arayıp bulması gerektiği yönünde. O nedenle dağa, bayıra kaçma düşüncelerimi bir süre daha erteliyorum 🙂

Bildiğim veya bilmekten ziyade “katıldığım” şey, paylaşmanın bir ihtiyaç olduğudur. Bağ evine kaçış projeleri, yalnızlığı benimseme ve tamamen sosyal izolasyona geçme fikirleri, paylaşma ihtiyacımızı karşılayabilecek mi?

İnsan, paylaşma ihtiyacını gidermeden de mutlu olabilir mi?

İlk kimden çıktı bilmiyorum; şu söz aklıma geldi:

“Bunca insan yalnızken neden bunca insan yalnız?”

Her birimiz farklı köşelere mi kaçıyoruz acaba?

Yorum atın, tartışalım. Belki aynı noktada buluşuruz…

Miskin Adam | Bazen Anlatmaya Üşenince Yazıyorum


Yeni yazılarımı Instagram'da duyuruyorum. Takip et, iletişimde kalalım ✔️

26 Yorum “Sığır Gibi Yaşama Sanatı 🐄 Sosyal İzolasyon

  1. esra k. Reply

    ^Benim buna eklemek istediğim, herkesin kendi anormalliğine/normalliğine uygun diğer insanları arayıp bulması gerektiği yönünde. O nedenle dağa, bayıra kaçma düşüncelerimi bir süre daha erteliyorum ^ bu kısım bana en doğru gelen kısım oldu. ben de bazen kaçmak istiyorum ama dağa bayıra değil. çünkü kendimi biliyorum öyle yerler benim için sıkıcı. benim kaçmak istediğim yer sürekli yaz mevsiminin olduğu , eğlenceli bir yaşam tarzı olan bir ülke veya bir şehir’e kaçmak. Kaçma istediğim nereden geliyor kısmını düşünürsek. Ait olmadığım bir çevreye ve sıkıcı insanlara sahip olduğum dan geliyor sanırım. ah yine içimden geldin onları arkada bırakıp gitmek. Ama ben şunu da görebiliyorum. gittiğim yerde bir süre sonra onları arayacağım ama 2 saatlik bir tlf görüşmesi yapsam geçer yine bu arayış 🙂 Ama en iyisi kalıp kendi benliğimize uygun insanlarla zamanın tadını çıkarmak. Kaçmak bir çözüm değildir. Hiç bir zamanda bir çözüm olamayacaktır.

    1. miskinadam Post author Reply

      Çeşitli dürtülerini ve hazlarını keşfetmiş bir insanın, tüm bunlardan arınıp çok sade bir hayatı seçmesi, fantastik hayallerde kolay ama uygulamada zor olur zaten. Kendini bulmak güzel ama kendinden kaçmak bence de sorun.

    2. Uğur C. Reply

      Kesinlikle kendimiz gibi insanları bulmak mesele zaten hayat yeterince sıkıcı.., Peki bunu nasıl yapacağız tek yol bu duyguların paylaşılacağı ve benzer insanların bir araya gelebileceği platformlar kurmak ve aramak o insanları.., Gece yarısı senin sitene denk geldim ve resmen yazdıklarında kendimi buldum.., Yorumlarda keza aynı dertleri yaşayan insanları gördüm bu bile yalnızlığımı giderdi.., Seni tanımak bile bu berbat hayatın içinde bence muhteşem bir romana denk gelmek gibi.., Hemde canlı bir roman iyi ki varsın üstad umarım tanışma şansımız olur..,

      1. miskinadam Post author Reply

        Bana yürümüyorsun değil mi? 😄 Şaka bir yana, yorumun çok motive ediciydi. Böyle geri bildirimler almak, bu alanda içerik üretme isteğimi artırıyor. Yeniden görüşmek dileğiyle…

  2. Emine S Reply

    O da bir şey mi benim bir arkadaşım 40 yaşında 80 yaşındaki alman bir hatuna taşındı. Şehir hayatı onu hasta ediyor ve insan çalışmak için yaratilmamistir diyerek. 🙄

    1. miskinadam Post author Reply

      O da bir tür bakış açısı tabii. Lakin düşüncesiyle davranışı arasındaki bağı kuramadım ben. İnsanın çalışmaması gerektiğini düşünüyor olabilir, ok. 80 yaşında birini hayat arkadaşı seçmesiyle ne alakası var bu durumun?

  3. Begonvil Sokağı Reply

    Öncelikle mail kutusu çalışmaya başladı.
    Bence sığırlara cevap hakkı doğuyor, onu ne yapacağız? Anatomisine ve türüne nazaran umduğumuzdan çok farklılar sığırlar. Sadece yavaş ve dağda bayırda diye sıkıcı ve nakıs yakıştırması haksızlık olur. Aslan da öyle dolanıyor dağda bayırda, bir şey de ürettiği yok ama aslan gibi de birisine nasıl mutlu olur. Aslan karizmatik ve saldırgan. Karizmatik ve saldırgan olmayanlar da sığır gibi yaftası yer insan aleminde.

    Ama üreten sığıra da, afili dolanan aslana da ihtiyaç var. Dileyen dağ bağ yapsın, dileyen şehir ışıkları olmadan asla desin. Hangisinde sürdürülebilirlik yakalanırsa bir gülümseme eşliğinde odur doğru tercih.

    1. miskinadam Post author Reply

      “Dileyen dağ bağ yapsın, dileyen şehir ışıkları olmadan asla desin. Hangisinde sürdürülebilirlik yakalanırsa bir gülümseme eşliğinde odur doğru tercih.”
      Bun katılıyorum ve tercihlerin her türlüsüne saydı duyduğumu yineliyorum. Benim eşelediğim kısım, acaba hani bağ evine kaçışlar, sosyal izolasyonlar “bir gülümseme eşliğinde sürdürülebilirliğe sahip olacak mı?” kısmı. İnsanı sığırdan veya aslandan ayıran bazı ihtiyaçları yok sayınca sürdürülebilir gülümsemeye sahip olabilir miyiz?

  4. Begonvil Sokağı Reply

    Olur, olabilir. Denemeden bilemez ki. Ya hep hayalini kuracak belki masalsı bir filtreyle, ya da deneyecek birgün. Ya budur diyecek Ya da kuyruğu kıstırıp dönecek. Sığır ve aslandan bizi ayıran en belirgin tarafımız hayal kurmak değil mi? Belki sadece o hayalle tutunmak değil mi. Sıkıntılara, kişilere, sisteme…
    Ben böyle düşünüyorum ve her türlü düşünüşe saygı duyup, heyecanla izliyorum hatta.

    1. miskinadam Post author Reply

      İşte bazen ikisini de deneyip tarafını seçecek lükse sahip olamıyor insan 🙂 Keza ben de nasihatten değil, tecrübeden ders alanlardanım. Dağa bayıra kaçma fikri aklıma yatmayadursun, kimse tutamaz beni 🙂

  5. Canan Reply

    Sosyal temaslara kapalı ya da ilgisizim ve modern hayatın gerektirdiği sosyal davranışların çoğunu bir şekilde eleştiriyor ya da reddediyorum.
    Tabii bunlar kısmen benim kısmen de şartlarımın bir getirisi (toplamı,ortalaması).
    Neyseki psikolojide böyle bir şemanın varlığını dolayısı ile iyileştirilebilir bir hal, bir ruh hali olduğunu öğrendim biraz rahatladım 🙂 değilse kuşkusuz insan sosyal bir varlık; izole değil.
    Muhteşem samimi yazı için teşekkür ederim. Sevgiler..

    1. miskinadam Post author Reply

      Ne kadar güzel ifade etmişsiniz kendinizi. Bu düzeyde bir farkındalığa sahip olduğunuza göre yazıdaki şu ifadeyi sizin için tekrar edebilirim: Normlara uygun olmamak, her zaman kötü bir şey değildir.

      Dolayısıyla, sırf paylaşımda olma kaygısıyla, aslında paylaşmaktan keyif almadığınız insanlarla paylaşıma geçmeyin bence. Sadece, sizin de paylaşmaktan keyif alacağınız insanların var olduğunu unutmayın. Elbette o insanlar her neredeyse onları bulun ve tanışın 🙂

      Biraz böyle psikoloji bilimcisi gibi üst perdeden nasihat verir gibi oldum ama tavsiyemin bilimsel bir dayanağı yok. “Ben olsam öyle yapardım” tadında bir arkadaş önerisi gibi düşünün 🙂

      Diğer yazılarımda da yorumlarınızı görmek dileğiyle, mutlu günler.

  6. Paki Reply

    Kişiye göre değişen bir durum gibi görünsede,insan ziyadesi ile hareketli şehir hayatında yıpranırken,bağ evinde bir süre inzivaya çekilerek kendisi ile başbaşa kalıp yenilenme lüksüne sahip olması gerektiğini düşünenlerdenim.
    Her insanın gün sonu alınan Z raporu gibi yaşantısını belli aralıklarla gözden geçirmesi için hayata mola vermeye,dinlenip yenilenmeye,hayaller kurup hedefler belirleyip “istediği hayatı” yaşayabilmek için çaba sarfetmeye hakkının olduğunu düşünenlerdenim.
    Kalıplar olmadan yaşama lüksümüzün olabileceği hayatlar yaşanabilinse şahane olurdu hayat🤔
    Aha yine hayal kurdum😀

    1. miskinadam Post author Reply

      Selam Paki.

      Sana katılıyorum. Özellikle tartışmak istediğim kısım, tercihlerimizi probleme çözüm için mi yapıyoruz yoksa kaçmak için mi yapıyoruz?

      Ya da çözüm zannettiğimiz tercihler, problemi daha da karmaşık hale getiriyor olabilir mi?

      Yorumun için teşekkür ederim.

  7. Kerem Reply

    Daga baga kaçmadan da Sığır olabiliyorsun benim yaptigim gibi, insanlardan ve toplumdan tirim tirim kaçarak. Sehrin gobeginde yalnızları oynuyorum. Ne kadar istemesemde. Ama insanların geçmişte açtığı yaralar, salak yerine koymaya çalışan birçok insan, ve sevdigi zaman körü körüne taviz ve alttan almalar yapan benim gibi birisi olunca oluyor.

  8. Yaww_hee_he Reply

    Ben bu sığırlığın maddi zoruluklardan dolayı ileri geldiğini ve azımsanmayacak kadar fazla insanın ortak sorunu olduğunu kanısındayım.tabi yanında getirdiği mutsuzluk cabası.bir nevi çaresizlik gibi bir şey.o kadar yalnızın içinde yalnız kalmak bundan dolayı.yorumda birinin dediği gibi izole bi hayat yaşamak için günümüz sartlarında bile çok maliyetli.
    Henry David Thoreau’un walden da bahsettiği gibi sığ bir sığırlık yaşamak bile hayal.oyüzden bırakın biz sığırlar değil bizi bu sığırlığa iten sistem ve köleleri utansın 😀

    Bu siteyi açarak yazılarıyla bana farklı bi pencere açan, kendi hayatım ile ilgili bir çok soruya cevap vermeme yardımcı olan Miskin ‘e ve aynı düşünceleri paylaşan insanlar varmış dedirten diğer sığır dostlara teşekkürü borç bilirim…

  9. Gizem Reply

    Son zamanlarda birçok şeyden bunalmış bir haldeyim. Ve kafam epey karışık. Üniversite son sınıf öğrencisiyim. Ekonomiyle ilgili bir bölümdeyim. Dünya düzenini ve Türkiye’nin toplum yapısını düşündükçe boğuluyorum. İstediğim hayat bu mu gerçekten, sorusuyla boğuşuyorum genel olarak. Çünkü doğayı seviyorum ve alanım gereği büyük şehirlerden birine yerleşmem gerek. Bu bile gözümü öyle korkutuyor ki. Diyorum toplumdan izole bir şekilde bağ bahçe ile uğraşsam daha mutlu olmaz mıyım? Diğer yanda yeniliği seven ve dünyayı -görülmemiş yerleriyle- gezmek gibi bir hayalim varken ne kadar bu izole hayatta kalabilirim. Mesleki tecrübem olmadığı için home office çalışabileceğimi de düşünmüyorum. Kocaman binaların içerisinde, ay sonunu nasıl getireceğimi düşünerek, ev-iş, iş-ev rutini ise hayatımı çöpe atacakmışım hissi veriyor. İkili ilişkiler ayrı bir sorun. Çağımızın hastalığı mutsuzluk ve bu yaşadığımız hayatlardan kaynaklanıyor bana kalırsa. Anormal bir insan olarak normal bir hayat süremez miyiz? Yani alıştığımız belli başlı düzenler var fakat o sıradan, küçük, basit hayatlara alışamaz mıyız?

    1. miskinadam Post author Reply

      Merhaba; sizi içtenlikle anladığıma inanıyorum. Çok haklı olmanıza karşılık, bu durumu erken sorgulamaya başlamanıza üzüldüm doğrusu. Üzüldüm çünkü olmasını arzu ettiğimiz düzen ile gerçek hayattaki düzen maalesef farklı. Özellikle Türkiye gibi kırılgan ekonomilerde, kendimizi hiçbir zaman güvence altında hissedemiyoruz. Hal böyle olunca, Avrupa’da yaşayan bir bireyle mukayese ettiğimizde, daha fazla bedel ödememiz gerektiğini görüyoruz. Bu bedellerden biri de iş dünyasında dirsek çürütmek. Ben, Türkiye’de ilk iş deneyimini, okulun devamı olarak görüyorum. Yani diploma sahibi olmak yetmiyor, üzerine bir de iş deneyimi eklemek gerekiyor ki bu süreçte, ekonomik olarak halen daha bir öğrenciden fazlasına sahip olamıyoruz. O yüzden, olması gerekeni referans alarak hayaller kurmak yerine, gerçekle yüzleşmeyi faydalı buluyorum. Gerçeğimiz bu ve bir süre daha bedel ödemeden o bahsettiğimiz sade hayatlara kavuşamıyoruz maalesef. Sizin için temennim: Bir süre daha iş hayatında aktif ve yorularak çalışmayı, akademik eğitiminizin bir parçası olarak kabullenmeniz olur. Olaya bu şekilde bakarsanız, psikolojik olarak daha az yorulursunuz. Naçizane…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yeni yorumları e-posta aracılığıyla bana bildir. Ayrıca yorum yapmadan da abone olabilirsiniz.

Bu yazı ilgini çekti mi?

Yeni yazılarımı Instagram‘da duyuruyorum. Takip et, iletişimde kalalım ✔️