Tartışmalarda her zaman bir tarafın haklı olmasına gerek yok. Tartışmak, iki tarafın da bakış açısını genişletir.
Uzlaşma amacıyla tartıştığımızı unuttuğumuzda fikrimiz dikteye dönüşür. Aynı zamanda, her konuda uzlaşmak zorunda olmadığımızı unuttuğumuzda tartışmamız çatışmaya dönüşür.
Katılmadığımız halde “haklısın” demek tartışmayı bitirmez, sadece erteler. Bir fikre tamamen katılmak veya tamamen reddetmek zorunda değiliz. Kısmen onaylıyor, kısmen anlıyor, kısmen hak veriyor da olabiliriz.
Böyle durumlarda “sen de haklısın” diyebiliriz. Bu, “senin açından da bakıyorum. Senin doğrularını da önemsiyorum” anlamına gelir.
Tartışma başa sardığında veya hiçbir yere varamayacağını düşündüğümüzde müsaade alıp susabiliriz. Susmak, karşı tarafın fikrini kabul ettiğimiz anlamına gelmez; ilgili konuda söylemek istediklerimizin bittiği veya daha fazla tartışmak istemediğimiz anlamına gelir.
Sonuca ulaşamadığımız tartışmalarda karşımızdakine “neden susuyorsun?” yerine, “kendimi doğru ifade edebildim mi?” diyebiliriz. Çünkü tartışmak bir duruşma değildir. Her zaman bir sonucu olmak zorunda değildir.
Arkadaşlık, eş, dost veya diğer tüm ilişkilerde tartışma kaçınılmazdır. Tartışmayı bilmeyenlerle yıkıcı çatışmalar yaşamak da haliyle kaçınılmaz olur. Dolayısıyla –ve özellikle– sonradan tercih edilen veya inşa edilen ilişkilerde en önemli kriterimiz, karşımızdakinin tartışma kültürü olmalıdır, zannımca. Elbette ne kadar tartışma kültürüne sahip olduğumuzu kendimize de sormamız gerekir.
Tartışmada süreç önemlidir, sonuç değil.
Unutmamalı: Kaliteli bir tartışma iki tarafın da bakış açısını genişletir.
Anlatmaya Üşendiklerimi Yazıyorum
MiskinAdam | Bünyamin Kapıcıoğlu
Bir cevap yazın