Tek gecelik (veya duygusal bağı olmayan) ilişkileri tercih edenlerin duygusuz olduğunu düşünenler var mı? Yahut kendisi tek gecelik ilişkileri tercih edip kendisinin duygusuz biri olduğuna inananlar aramızda mı? İçten içe onaylayıp hiç ses çıkarmayan okurlar olacaktır. Mesele değil sevgili okur. Burada birbirimizi yargılamak yerine her zamanki gibi anlama gayretindeyiz.
Davranışlarımızın altındaki duygu ve ihtiyaçlarımızı netleştirdikçe iyileştiğimize inanıyorum ve yazılarımı bu yüzden yazıyorum. Hadi biraz iyileşelim. Yalnızlığın yüceltildiği, havalı bulunduğu ve bazen iddialı bir şekilde mutlak doğru gibi işaret edildiği bir dönemde yaşıyoruz. Öte yandan, insan yalnızca mevcut dönemde değil, yaradılıştan bu yana paylaşmaya ihtiyaç duyan bir canlı. Paylaşımın da dereceleri ve şekilleri var. İnsan bu ya her derecesine ve her türlüsüne ihtiyaç duyuyor. O halde yalnızlığı benimsemek, yine önemli paylaşım ihtiyaçlarımızdan birini veya birkaçını ihmal etmek olmuyor mu? Mesela bağ kurma, içtenlikle paylaşım, derinliği olan bir sevgi, aidiyet ve daha bir sürü duygusal ihtiyacı sayabiliriz… Yalnız insanlar bu ihtiyaçlarını ne kadar tatmin edebilirler?
Kaliteli Yalnızlık Bir Masal mı?
O halde yalnızlığı benimsemek veya savunmak insan doğasıyla çelişen bir kabul olmuyor mu? Bu çelişkiye rağmen neden bazılarımız yalnızlığımızla gurur duyar hale geliyoruz? Yahut neden yalnızlığı benimseyenler tek gecelik, kısa süreli veya adı konulmamış ilişkileri sıklıkla tercih ediyorlar? “Bu yanlış bir tercihtir” demiyorum, lütfen yanlış anlaşılmasın. Dönemine ve dozuna göre çok sağlıklı bir tercih de olabilir. Ben sadece neye, neden ihtiyaç duyduğumuzu yorumlamaya çalışıyorum. Kendimce vardığım sonuç şu:
Aslında paylaşmaya en çok ihtiyaç duyan hatta paylaşmayı en çok seven insanlar, çoğu kez kendini “yalnız” olarak tanımlayanlardır.
Aynı şekilde “ben aşık olamıyorum, sevemiyorum” diyenler de muhtemelen aşık olmaya en müsait en duygusal insanlardır. Tam da bu sebeplerle yalnız olabilirler. Sen sevgili okur, tam da bu sebeple yalnızlığı kabullenmek istiyor olabilirsin. İhtimaldir. Nasıl mı? Hepimiz hayat denen yolculukta birileriyle tanışıyoruz, yollarımızı birleştiriyoruz, çeşitli beklentilere giriyoruz, çeşitli hayal kırıklıkları yaşayıp çeşitli yol ayrımlarına geliyoruz. İşte, duygusal insanlar bu hayal kırıklıklarında veya yol ayrımlarında, mantıksal yönü baskın insanlara kıyasla çok daha fazla acı çekiyor olmalılar. Hâl böyle olunca, aynı acıları yeniden yaşamamak için bir savunma geliştiriyor olabilirler. Bunun adı: Yalnızlık.
Aynı şekilde özgürlüğüne düşkün insanların, bu alana bir tehdit hissetmeleri, sonucunda ise sıkışmışlık duygusu yaşamaları, yine aynı şekilde duygularını koruma amaçlı bir savunma geliştirmelerine sebep olabilir. Bunun da adı: Yalnızlık.
Duyguları Korumak için Tercih Edilen Yalnızlık
Yani sevgili okur, esasen yalnızlığı tercih etmek, duygusal insanların, duygularını korumak için geliştirdiği bir önlem olabilir. Dolayısıyla yalnızlığı benimsemiş ve bu nedenle duygusal bağ kurmadan ilişki yaşamayı tercih eden her insana “duygusuz” diyemeyiz. Mesela bazıları da duygusal olup ilişki sorumluluğu istemeyen ya da ilişki sorumluluğu alacak kapasitesi olmayan insanlar olabilirler. Hepsi olasılıklar dahilinde olduğu için zaten, baştan birini veya kendimizi etiketlemek yerine anlam bulmaya zorluyorum.
Velhasıl, tek gecelik ilişkiler veya bağ kurulmamış ilişkilerde ısrarcı olmak; duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarımıza geçici çözümler aradığımız için olabilir. Zaten dikkat ederseniz yalnız insanlar, esasen çözüm olmayan “geçici çözümler” konusunda bir hayli ısrarcıdır. Alkol gibi mesela… Öte yandan alkole karşı olmadığım gibi, duygusal bağı olmayan ilişkilere de karşı değilim. Buna karşılık alkolik olmanın savunulacak bir tarafı olmadığı gibi, kendimizi (duygularımızı) değersiz hissetmemize sebep olacak ilişkilerin de savunulacak bir tarafı olmadığını düşünüyorum. Burayı biraz açayım ki yanlış anlaşılma olmasın: Demek istediğim her şey ihtiyaçlarımız doğrultusunda ve dozunda güzel. Ara sıra alkol almayı tercih etmek, bizi karakterimizle ilgili sorgulara veya kesin hükümlere itmemeli. Sanırım ne demek istediğim gayet açık. Şimdi çözüme dair zihin açıcı bölüme geçelim.
Tek Gecelik İlişkinin Duygusal Hasarı var mı?
Teoman’ın şarkısındaki bar filozofunun dediği gibi:
“Çok kadın hiç kadındır.”
Anlık haz arayışları veya duygusu eksik aktivitelerin sıkça tekrar etmesi yalnızların yalnızlığını gidermeleri için çözüm olmadığı gibi, daha fazla yalnızlaşmalarına da sebep olabilir. Daha fazla yalnızlaşmak, kendine daha fazla yabancılaşmak demektir; üstelik kendini tanıdığını zannederken…
O yüzden sevgili okur, kendini yalnız hissediyorsan veya yalnızlığı benimsediysen belki de şans vermelisin birilerinin seni sevmesine; sevgisiyle iliyeştirmesine… Hem biliyor musun, sevgiyi almak kadar vermek de keyifli, kıymetli, iyileştiricidir… Belki de vermelisin sevgini cömertçe… Bağ kurmanın bağımlı olmakla aynı şey olmadığını fark ettiğinde, özgürlüğünün tehdit altında olmadığını da fark edebilirsin. Tabii ki kişisel alana saygısı olan, belirli bir olgunluğa ulaşmış, ihtiyaç ve beklentilerine sağlıklı cevap verip sağlıklı cevap alabilecek, alma-verme dengesini bozmayacak, doğru insanı bulmak bizim görevimiz ama yola çıkmadan da bilemeyiz değil mi? Hem sevgide cimri olup bağ kurmaktan kaçınmak da bir tür tutsaklık değil midir? Sen yine alkolünü iç ama öte yandan da şans ver birilerinin fikirlerine; fikirleriyle seni hayata döndürmesine. Naçizane…
Anlatmaya Üşendiklerimi Yazıyorum
Bünyamin Kapıcıoğlu
Bir cevap yazın