Yasak Aşk veya Yasak İlişkinin Olası Sonuçları - MiskinAdam
BAZI ŞEYLERPSİKOLOJİK

Yasak Aşk veya Yasak İlişkinin Olası Sonuçları

Aslında hiçbirimiz kör veya akılsız değiliz fakat bir ilişkiye başlarken, o heyecanla, gözümüzün önünde duran gerçekleri veya engelleri görmek istemiyoruz.

Sonra ne mi oluyor?

Tıpkı birinci bölümde belirttiğim gibi, hayat bir şekilde devam ederken geriye aldığımız yaralar kalıyor ve yeni bir ilişki kurmaya, bir başkasına gönlümüzü açmaya korkar hale geliyoruz. Bu bölümde, henüz bitirmediği bir ilişkisi varken (evli, nişanlı veya sevgilisi olup) yeni bir ilişkiye yelken açanları konuşalım istiyorum. Yani yasak aşk veya yasak ilişki yaşayanları konuşalım.

Bakalım hangi gerçekleri görmezden geliyoruz?        

Yasak ilişkide genellikle iki taraf da mağdur oluyor fakat özgür tarafın aldığı yaralar çok daha derin oluyor. Tabii eğer özgür kişi gerçekten aşıksa.

Özgür dediğim de şu: Başka bir ilişkisi olmayıp, ilişkisi olan birine aşık olmuş kişi. 

Ağır yaralayan kişiye de “tutsak” diyelim ve tutsağı şöyle açıklayalım: Henüz bitirmediği bir ilişkisi varken başka birine aşık olan (yasak aşk) ve onunla da ilişki yaşamaya başlayan kişi.

Tabii burada, hiçbir şeyden haberi olmayıp mağdur olan üçüncü kişi de var fakat bu yazının konusu olmadığı için şimdilik üzerinde durmuyorum. Öte yandan bu tür ilişkilerde özgür ve tutsak, birbirinden daha masum değildir ve kabahatin sorumluluğunu yarı yarıya paylaşmalıdır bence; her ne kadar özgür taraf daha ağır yaralar alsa da… 

Neden Yasak Aşk?

Okurlarım arasında evli olup başkasına aşık olan veya eşini aldatan çok kişi (tutsak) var, biliyorum. Sağ olsunlar benle paylaşmaktan çekinmiyorlar. Tabii ki onların yaşadığı sıkışmışlık duygusunu hafife almıyorum ve doğrusu, sıkışmışlığın ne demek olduğunu ben de çok iyi bilirim.

Bazı ilişkileri bitirmek gerçekten çok zor. Özellikle de evli ve çocuklu olanlar için işin içerisine maddi kaygılar da girince iyice sıkışıyorlar. Tutsak ya bundan sonra bir daha aşık olamayacak, sevmeyecek, sevilmeyecek ya da kayıplarını göze alarak yeni bir yola girmesi gerekecek.

Bu duyguya katlanmanın ne kadar zor olduğunu biliyorum ancak “hem ayranım dökülmesin hem g*tüme zeval gelmesin” mantığını tasvip edemem doğrusu. Her şeyin bir bedeli var. Yanlış evliliğin de bedeli ödenmeli, zamanla tükenmiş bir ilişkiden çıkmak için de bir bedel ödenmeli.

Tam da bu yüzden, henüz bitirmediği bir ilişkisi olan kişilerin, yeni bir ilişkiyi hak etmediğini düşünüyorum. Çünkü kendi duygularının ve kararlarının sorumluluğunu alamayan tutsak, ödemekten kaçtığı tüm bedelleri sana ödetecek demektir sayın özgür.

Nasıl mı? 

Yasak İlişkinin Duygusal Sonuçları & Bedelleri

Sen daha önce bir ilişkiyi sonlandırma kararı almış olabilirsin. Boşanmış veya sevgilinden ayrılmış olabilirsin. Ya da terk edilmiş ve yasını tutmuş olabilirsin. Tüm bu süreçte maddi manevi kayıpları göze almış, ödemen gereken bedelleri ödemişsindir. Artık özgürsün ve yeniden biriyle ilişkin olabilir.

Peki ya tutsak kişi, neden aynı bedelleri ödemeden seninle ilişkiye başlıyor?

Çünkü onun, kendi kararlarının sorumluluğunu alma becerisi yok. İşte, bu tür bir ilişkiye başlarken genellikle görmek istemediğimiz gerçek budur: Sorumsuz biriyle ilişkiye başlıyoruzdur. 

Diyebilirsin ki “Aşk bu; planlı-programlı olmuyor ki. Kaza gibi bir şey. Yanlış zamanda karşılaşıp aşık olmuşsak ne yapalım…

O halde soruyorum: Kaç kez birine ilk görüşte aşık oldun veya bir süre paylaşım içerisinde olmadan, tanımadan, etmeden birbirinize pat diye aşık oldunuz?

Dolayısıyla dürüst olalım sevgili okur: Bizler öyle pat diye aşık olmuyoruz. Biz önce çok etkilenip paylaşıma devam ederek güçlü bağlar kurmaya başlarız ve aşık oluruz.

Zaten bu yazı serisi, iş olup bittikten sonrasını değil, ilişkilerin başlama aşamasındaki hatalarımızı konu aldığı için, şunu çok net savunabileceğimi düşünüyorum: Özgür olduğun halde tutsak birine aşık olacak kadar ona zaman ayırıyorsan, maalesef sen de oldukça dürtüsel ve zaafkar birisin sevgili okur.

Ama bu zaafın bedeli, kendine olan saygını kaybetmenle sonuçlanabilir ki genelde öyle olur. Tutsak tarafından oyalanırsın. Bazen kandırılırsın. Bazen değersizleştirilirsin. Bazen zaten hiç değer görmemiş ve sadece kullanılmış olursun.

Nitekim sen bunların hiçbirini görmek veya kabullenmek istemesen de gerçek değişmez. Eşinden, nişanlısından veya sevgilisinden soğumuş birisi, yeni biriyle olmak isteyen birisi, önce neden mevcuttaki ilişkisini sonlandıramaz hiç düşündün mü?

İhtimallerden birini zaten söyledik: Evliliği bitirmenin maddi-manevi zorluklarına katlanmak istemediği için, dedik… Diğer ihtimal daha korkunç: Ne yardan ne serden vazgeçmek istemediği için. Her iki ihtimalin de savunulacak bir tarafı yok. 

“Ne yardan geçer ne serden” deyiminin anlamını hatırlayalım: İstediği şey fedakarlığı gerektirdiği halde, fedakarlığa yanaşmayan ama istediğinden de vazgeçmeyen kimseler için kullanılır.

Bak bu tanımda bile, şayet hikayenin özgür tarafındaysan, aslında tüm fedakarlıkları senden bekleyecek biriyle ilişkiye başlamak üzere olduğun işaret ediliyor. Yani alma-verme dengesi bozulacak sevgili özgür kuş.

Senin zincirlerin olmadığı halde, zincirleri olan bir kuşun kafesinin dibinde bekleyeceksin. Üstelik onu sevdiğin için, zarar görmesini istemeyeceksin. Gizliliğinizi korumak zorunda kalacaksın. Dolayısıyla sadece o istediği (ya da müsait olduğu) zaman görüşebileceksiniz. O isterse seni arayacak, o isterse sana mesaj atacak, o isterse senle buluşacak.

Üstelik o kafesin içinde neler olup bittiğini hiçbir zaman bilemeyecek ama çok aşık olduğun için sana anlatılanlara inanmak, sevgiline güvenmek zorunda kalacaksın. Belki de sana “Aramızda duygusal bir bağ yok. Sadece ev arkadaşı gibi yaşıyoruz” diyecek…

Ama sen, alkollü bir gecede, aynı evde ateşle barutu bilemeyeceksin değil mi?

Alkol bu, iki düşmanı bile seviştirir, biliyorsun değil mi? 

Ben bir terapist değilim ve okurlarıma birebir seans uygulamıyorum. Dolayısıyla şefkatli bir yüzleştirmeden ziyade, çıplak gerçekleri buraya yazabilirim pek tabii.

Tutsak kişi “Bugün ayrıldık, yarın ayrılıyoruz” naraları atarken sen metres muamelesi göreceksin sevgili özgür. Oysa ayrılmak veya boşanmak aylarca, yıllarca süren bir süreç değildir. Sürmemesi gerekir. Taraflar, birbirine karşı hislerinin kalmadığını açıklar, şayet ikisi de insansa uzlaşıp anlaşmalı boşanırlar. Taraflardan biri veya ikisi insan değilse çekişmeli boşanırlar.

Ya da her ikisi de insan olup, çocukları için veya başka ekonomik kaygıları için bir arada olmak zorundaysa artık sadece ev arkadaşı oldukları konusunda mutabık olurlar ve siz de gizli saklı görüşmek zorunda kalmazsınız. Ben yöntemlerin doğruluğunu-yanlışlığını tartışmıyorum. Herkesin doğrusu kendine. Ben yalnızca seçenekleri söylüyorum.

Kimileri de açık ilişkiyi tercih eder ki sana da uyarsa neden olmasın? Bu kısmıyla ilgilenmiyorum. Benim ilgilendiğim kısım, şayet gizli saklı bir aşk yaşamak zorunda kalıyorsan, sağlıksız bir ilişkinin içerisinde yıpranıp gideceğini hatırlatma kısmı. Buradan alacağınız yaraların telafisi zor sevgili tutsak ve sevgili özgür. 

Gizli-saklı yaşanan ilişkide özgür taraf, şartlar gereği ihmal edilir. Birinci bölümde söylediğim gibi, ihmal edilen her kalp, tıpkı bir nergis çiçeği gibi solar. Kalbin soldukça yaraların büyür, canın yanar ve öfkelenmeye başlarsın. Bu öfkeyi yönetemez hale geldiğinde o çok sevdiğin tutsağın da kalbini kırmaya başlarsın. Yüce aşkınız, toksik ilişkiye dönüşmeye başlar.

Böylesi bir aşkın, böyle bir sona mahkum olması; bir daha kimseye güvenememe, bir daha yeni bir ilişki kuramama, bir daha o yüksek dozda duyguları yaşayamama gibi travmatik sonuçlara sebebiyet verebilir ki bu defa oturur bir de kaybettiğin duygularına ağlarsın. İşte özgürün zaafının ve tutsağın bencilliğinin bedeli budur! İki taraf da suçludur ve şu gerçeklerle yüzleşmelidir bence…

Özgür: Zaafkar, dürtüsel, kendine saygısı azalmış (Kendine saygısı kalmayanın kimseye saygısı kalmayacağı için, artık sevdiği kişiye karşı da saygısız)

Tutsak: Sonlandıramadığı ilişkideki kişiye karşı saygısız, sevdiği kişiye karşı saygısız, dürtüsel, kendi duygularının ve kararlarının sorumluluğunu alamayan, bedel ödemekten kaçan ve bedelleri karşısındakine ödeten (bencil), korkak ve hatta biraz da köylü kurnazı… 

Artık, sen hangi taraftasın bilmiyorum sevgili okur. Hangi tarafta olursan ol, naçizane önerim: Yüzleşmekten korkmamalıyız. Zayıflıklarımızla ve hatalarımızla yüzleşmeliyiz. İnsanız, hata yapabiliriz. Şimdi buraları nasıl iyileştirebileceğimizi öğrenmeliyiz. Gerekirse profesyonel destek almalı ve daha erdemli bir insan olma yolculuğunu sürdürmeliyiz. Bu sayede kendimizi affedebiliriz. 

Kendini affet ve kendine merhamet et sevgili okur. Yoksa yaraların asla iyileşmeyecek…

Bu seriyi yazma sebebim, okur kitlemin yaş ortalamasını da göz önüne alarak, artık duygularımızı korumamız gerektiğini hatırlamak ve hatırlatmak içindi. Çünkü yaş ilerledikçe ve buna paralel olarak olumsuz deneyimler yaşadıkça hissizleşiyoruz. Masum duygularımızı kaybediyoruz. Yeniden severken korkar hale geliyoruz.

Oysa sevgi ve korku, neredeyse zıt anlama gelebilecek, en azından aynı cümlede hiç olmaması gereken duygular. O halde artık duygularımızı korumalı ve ilk günkü canlılığında tutabilmek için bunlara dikkat etmeliyiz değil mi? Kendimizi affedebilmemiz için önce hatalarımızla yüzleşmemiz, sonra toksik ilişkiye son vermemiz, en sonunda ise yüzleştiğimiz hatalarımızı ve zayıflıklarımızı onarmamız gerekir. Kendimizi affetmemiz ve kendimize merhamet etmemiz gerekir. Sen ne düşünüyorsun sevgili okur? 


Yeni yazılarımı Instagram'da duyuruyorum. Takip et, iletişimde kalalım ✔️

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yeni yorumları e-posta aracılığıyla bana bildir. Ayrıca yorum yapmadan da abone olabilirsiniz.

Bu yazı ilgini çekti mi?

Yeni yazılarımı Instagram‘da duyuruyorum. Takip et, iletişimde kalalım ✔️